25 Ekim 2011 Salı

SON NEFES

   Hafifçe doğruldum yerimde. Sol tarafıma doğru uzandım telefonumun saatine baktım. Vakit tamamdı. Bir şort bir tişört giydim çıktım ardından. 19 yaşında olmanın verdiği hiçbir şeyliği yaşamanın keyfi güzeldi. Sokağın başına geldim kafamı yukarı kaldırıp cefakar anneme el salladım. Anaokuluna başladığım ilk günden beri yaptığım şeydi bu. O zamanlar ya annem ya babam beni okula bırakırdı ve yanımda olmayanına dönüp el sallardım balkona doğru. Yaklaştı bizimki nihayetinde. Kafa tokuşturarak selamlaştık. İrfan abinin yerine yol aldık. İrfan abiyle önce hiçbir kelimenin anlaşılmadığı, sadece boğuk kahkahaların sahne aldığı bir muhabbeti “ abi bize iki çay yaa” sözüyle tamamladık. Her şey iyiydi, mekan sahibinin kankası olan bıçkınlardık ama bir çayı saatte ortalama 10 yudumla içebilecek kadar ekonomik özgürlüğümüz vardı. Cebimden1,9 TL çıkarıp uzattım bizimkine. Bizimki küfretti. Hep ona aldırıyordum çünkü. Yaklaşık 1 dakika sonra geldiğinde kısa sigaralarımızı yakmıştık. Önümüzde 2 saatimiz, 1 çayımız ve tütmesi gereken 10’ar sigara vardı. Tavla oynamaya başladık. Karşılıklı küfürleşmekten duman tüttürmekten, kahkaha başına düşen kelime sayısı 4 ü geçmeyen muhabbetimizden keyif alıyorduk. Saatler gece yarısına yaklaştığında balkabağına dönüşmekten korkan kız gibi eve doğru yol aldık. Yolda yere ortalama 6 balgam attık. Ağzımızı sonuna kadar açıp tüm havayı içimize çekmek istedik. Sakız bizim en önemli kamuflajımızdı. Aldık. Buluştuğumuz köşede bu sefer ayrılırken eller tokalaşma pozisyonunda yaklaşık 10 dakika küfürlü muhabbete daldık. Kafaları tokuşturarak ayrıldığımızda artık birbirimizin gözünden kaybolmamıza rağmen tavlada birbirimize nasıl koyduğumuzla alakalı sözler içeren iltifatlarımız sokağı inletiyordu. Sokağın başına geldiğimde kafamı kaldırıp yukarıya bakarken balkonda yavaş yavaş büyümekte olan bir gölge belirdi. En sonunda babam gözüktü ufukta. Hep aynıydı. Ne zaman apartman kapısına 13 metre kalsa babam balkonda belirirdi. İlk zamanlar nasıl olduğunu anlayamazdım. Sonra artık alıştım. Şimdi ise hala anlayamıyorum. Apartmana girdiğimde merdiven tırabzanlarına elimi bastıra bastıra yukarıya çıkıyordum ki elim tırabzan koksun. Bu da son kozumdu.
                 Babamın dürtmesiyle uyandım. Kahvaltının ardından dışarı attım kendimi. Saat 3 olmuştu. Bizimkiyle buluştum. Kafaları çekmeye gittik Alsancak tarafına. Mekana geldiğimizde hemen birer tane 70lik söyledik. Cebimden 1,9tl çıkardım uzattım. Küfür etti. Dirençliydi bu sefer. Bu sefer ben aldım gidip. 50 kuruş zam gelmişti. İnce hesaplar yaptım. Neden olduğunu hala çözemiyorum. Geri geldiğimde önümüzde içilmeye hazır bitmesi gereken 10’ar sigara ve cebimizde birer tane 50lik daha söyleyecek para vardı. Mekanın değişmesi bizim medeniyetimizi etkilemedi. Oymalı muhabbet çok tatlıydı. 2. biralarımızı içtik. Biz neydik be böyle. İnanılmaz içmiştik. Durağa doğru yürürken karşımıza çıkan bir dilenci 1 TL istedi, umursamadık. Yolumuza devam ettik. Eve doğru yaklaştığımızda otobüsteki insanların hakaret içeren bakışları bize acz içinde bırakmıyor üstelik bizi daha da “cool” hissettiriyordu. O kafayı hala yaşarım. İndik. Köşede vedalaştığımızda kafalar tokuştu, gözden kaybolana kadar küfürler havada uçuştu. 3-2-1. İşte bu. Metro hassasiyetindeydi babam gene. Sanki evde “utku 2 dk.” İbaresi vardı. Bunu düşünüp sırıttım. Şu an gene sırıttım. Tırabzan eşliğinde merdiven yolculuğum kendimi koşar adım helaya atmamla son buldu. Profesyonelliğin doruğunda idim. Hiçbir şekilde kendimi açık etmiyordum.

      Bu olaydan 2 sene sonra kendimi ele verdim. Artık evin içinde öksürmeye tırsıyordum. Kendimi kasıp balkona atıyor, olanca gücümle balkonda öksürerek olayı örtüyordum. Okula döndüğüm zamanlarda da, bizimkiler ne zaman arasa kendimi kasıyordum aynı evde yaptığım gibi.
      Bizimkiyle buluştum gene. Cebimden 2,4 TL çıkarıp uzattım. Aldı. Yaktık keyiflice. 3 saate yaklaşan muhabbetimiz çok iyi anılar bırakmasa bile zihnimizde, bizi anlık mutluluklarla avutuyordu. Ertesi gün okuduğum yere dönecektim. Bu sebeple “bokunu çıkarmak” tabirini layığıyla yerine getirip onu utandırmadık. Sabah oldu. Servis tam 8.45 te üst sokaktan hareket edecekti. 8.37 de saate baktım ve erken olduğunu düşünerek çocukken bile izlemediğim çizgi filmleri izlemeye devam ettim. 8.42 de evden çıktım. Yol üstünde gördüm servisi. El ettim. Durdu. “otogar mı” dedim. Adam olumsuz yanıt verdi. Şubenin önüne geldim. Adam servisin gittiğini söyledi. Meğer “otogar” diye bir firma varmış ama benim servis başka firma olduğu için soruma olumsuz cevap vermiş. Algıladım ama algımda problem varmış gibi davranıyordum. Otobüs 45 dakika sonra kalkacaktı. Cool bir şekilde eve dönüp bir hayvan gibi kapıyı yumrukladım. Kardeşim kapıyı açtığında onu nikahtan gelin kaçırır gibi aşağıya sürükledim. Arabanın anahtarını aldım. Attım benim biradere. Öndeki arabayı takip etmesini söylemeyi çok istedim. Yapamadım. Arabayı çalıştırdı. Hareket etmek üzereyken biri apartman kapısını açıp kendini arabanın üzerine attı. Yaşadığım şoku atlatmadan annemin elinde havluyla arabaya bindiğini görmek beni ziyadesiyle düşüncelere sevk etti. Tahmin etiğim gibi annem, tahta zımparalarcasına kafamı havluyla kurutmaya başladı. Stresten terlemiştim. Kırmızı ışıkta durduk. O anda yanımızda belediye otobüsü vardı. Gözümde gözlük gayet cooldum ön koltukta. Ta ki annem arka koltuktan bir anda saldırıp tişörtümü çıkartmaya çalışana kadar. Bavulumu açmış bir tişört çıkarmış onu bana uzatıyordu. Ben karşı koydukça olay eminim belediye otobüsünden çok ilginç gözüküyordu. Tişörtümü tazeledikten sonra otogara varmıştık. 10 dakikam vardı ve ben tuvalete gitme, dergi alma, sigara içme ritüelimi tamamlamalıydım. Ne var ki sigaram yoktu. Bavulumu bagaja verdim ardından tuvalete gittim. Koşar adımlarla büfeye yanaşıp sigara ve peçete alacakken arkamı dönesim geldi. Onu hemen 1 metre arkamda buldum elinde tişörtle. Annem. Elimde sigara vardı ve büfeciye geri vermek istemedim. O tedirginlik çok fenaydı. Bir yanda erkekliğe leke sürdürmemek vardı bir yanda anne zulmü. Gözlerimiz konuştu sadece. Ben “ canım annem benim cefakar annem” bakışı atıp sigarayı çantama tıktım. Ama annem sigarayı önemsemedi. Tek derdi yer yer terden ıslanmış tişörtümü değiştirmekti. Gitmiş adama “ sana sarı tişörtlü, irice bir çocuk bavul verdi mi” diye sormuş. Olumlu yanıt alınca da” ver bakayım bavulunu. Bilmez o üşüttüğünü hastalanır”  demiş. Annemin elinden tişörtü kapıp otobüse bindim. Annem çeşitli tiyatral hareketlerle tişörtümü değiştirmemi söyledi. Ben sağ tarafımda iki kız olduğunu anlatmaya çalıştım. Onlar bana gülüyorlardı. Sanırım annem bavulum isterken onlar da bagaj yerleştiriyorlardı. Elimde tişört otobüse bindiğimde bana gülümsemelerini yanlış yorumladığım kanısına vardım. Şimdi resmen kahkaha atıyorlardı. Yola çıktım. 1-2 saat sonra 2-3 kere öksürdüm. Muavin “ anneni dinlemezsen böyle olur” dedi gülerek. Pezevenk prim yaptı kızların gözünde. Bende kulaklığımı takıp anlamlı bakışlarla dışarıyı seyreyledim…
……………………………………….
      Bizimki gelmişti ziyaretime. Oturduk. Birer kahve söyledik. Cebimden 2.75 tl uzatıp verdim. Kuruş şaşmazdı. Tavla oynamaya başladık. Hayvan gibi olmuştuk ama oymalı sohbetin çekiciliğinden kaçamıyorduk. Ardından biraz gezintiye çıktık. Dilencinin biri gelip 5 lira istedi. Umursamadık.
     O gece çok öksürdüm. Öksürmekten kusacaktım. Mecaz kullanmadım. Sigarayı yavaş yavaş bırakmam gerekiyordu ama yemiyordu. Telefonum çaldı. Annemdi arayan. Ne zaman döneceğimi sordu. Ramazanda geleceğim dedim. Gene kastım ama bu sefer başaramadım. Telefonu tükürük içinde bırakan bir şekilde seri öksürmeye başladım. Annemden azar üstüne azar işittim. Artık rahatça uyuyabilirdim.
      Eve döndüm. İftardan sonra sahura kadar bizim çocuklarla takılıp dibine dibine vuruyordum cigarrettenin. 3 hafta böyle geçti. Ama artık çok keyif almamaya başladım. Sahura kadar süren batak partisinin ardından biraderle eve dönerken çok az içilmiş sigara paketime baktım ve biraderime çok içli bir konuşma yaptım. Etkilendi. O anda sigarayı bırakmaya karar verdik. Yemin ettik. O sırada karşıdan gelmekte olan çöp toplayıcısına baktık. Ağzında sigara vardı. Eminim ki ona vereceğimiz iki paket sigara onu çok mutlu ederdi. Yanına gittik. Adama almasını söyledik. Ama o, almadı. Nedenini sordu. Allahım sanki sınanıyorduk. Abiye yalvardık. Kırmadı bizi aldı sağ olsun.
        Döndüm okula. İçki içerken, yemekten sonra, kahve içerken, akşam gezmesinde, muhabbette, boğaza karşı yakmadım sigara. Geçilebilecek tüm testlerden geçtim. İrade gösterisi yaptım kendi kendime ve artık resmen unuttum sigarayı.
      Telefon çaldı. Arayan annem. Öksürdüm. Çok masumdu öksürüğüm. Ama annemden bir ton laf işitmeme engel olmadı bu. Azarımı işittim ve üstüne sigara yakasım geldi. Ötelemeyi başardım nihayetinde.
10 koca gün evde yalnız kaldım. Ama yakmadım inatla. Maç izlerken de yakmadım. Artık emindim kendimden.
Sigarayı bırakalı 3 aya yaklaştı ve artık tamamen soyutladım kendimi ondan. Telefon çaldı. Arayan bizimkiydi. Sigarayı bıraktığını söyledi. Bunun şerefine 6 dakikalık mükemmel bir oymalı muhabbete girmiştik. Kapadım. Sırıtıyordum yürürken salak salak. Karşıdan bir dilenci geliyordu ve benim bu saf tipimi görüp yanıma yanaştı. 10 lira istedi. Bu sefer umursadım. Savdım bir şekilde başımdan ama. Sanırım sigaraya zam gelmişti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder