22 Ekim 2011 Cumartesi

SANDALYE LAZIM

Koşmalıydı biraz daha hızlı. Daha da hızlanmalı… Kız kendisine göz kırpmıştı. Belli ki ne istediği açıktı. Acele acele…  Bu ses neyin nesi. Ikkunaprinsessa melodisi çalıyordu dünyada. Artıyordu. Kız gülüyordu hınzırca. Ses dayanılmazdı. Sağa sola yalpaladı. Sarsıldı. Uyandı.                                                                 
         Alarmı çalıyordu ısrarla telefonun. 11 olmuştu saat. Küfretti. Daha 2 buçuk saat önce bu yatakta kucağında bilgisayar oyalanıyordu. Gene bütün gün sarhoş gibi dolanacaktı. Neyse. Yeni aldığı postere baktı. Odasına şöyle bir baktı. Gene boş bir gün onu bekliyordu. Daha kilim minder ve sandalye lazımdı ama minderden vazgeçecekti büyük ihtimalle. Kilimi halledebilirdi bir şekilde. Masaya baktı ve önünde duran tahta sandalyeye. Masanın başına hiç oturmamıştı. Bir türlü adapte olamamıştı. Eksikti bir şeyler ve sanki hiç tamamlanamayacakmış gibi geliyordu. Kalktı yüzünü yıkadı arkadaşlarıyla kahvaltı yaptı. Geri yatmak için yanıp tutuşuyordu. Ama damgalı eşek gibi olmak istemiyordu. Yeteri kadar dildeydi zaten tembelliği. Direndi. Ama koltukta sızdı kaldı. Mesajlar geldi, telefon çaldı birkaç defa. Ama yok tık. Uyandı. Başı dönüyordu. Televizyonu açtı. Herkes gitmişti. Loştu etraf. Akşam 5 e geliyordu saat. Yüzünü yıkamaya gitti. Çekyatın çizgileri yüzüne motif olmuştu. İfadesizce baktı ifadesizliğine. Oturdu. Zap zap zap. Kalktı sıkıntıdan bulaşık bile yıkamaya meyletti. Tekrar oturdu. Açık kapısından odasına ve yeni hayatına baktı. 90 km batıya kaymıştı tembelliği. Bir sandalye lazımdı. Onu alınca bitecekti her şey deli gibi çalışmaya boş oturmamaya başlayacaktı. 3 gündür öteliyordu bu işi. Çünkü bankamatiğin yerini bilmiyordu. Geçen şöyle bir dolaşmıştı kredi kartının borcunu ödemek için. Ama yoktu bankası. Son ödeme tarihi geçeli 2 haftaya yaklaşıyordu cebinde parası vardı ama kalkıp bankamatik bulmaya üşeniyordu. Sandalye lazımdı, ondan önce borcunu yatırması lazımdı ondan önce de bankamatik bulması lazımdı onun için de erken uyanması lazımdı. Ki artık bir şeyler yapabilmesi için. Tek çıkışta her şeyi halletmek istiyordu. Genel olarak böyle yaşıyordu. Ama zaman yetmeyeceği düşüncesiyle genelde toplu erteleme söz konusuydu. Odasında gezindi. Bir anda üzerini değiştirdi ve çıktı gitti. Karnını doyurdu. Günlerdir gitmek istediği kanatçıya gitmişti nihayet. Bu sefer de gitmese bu olay bir hafta ertelenirdi minimum. Çıktı. Gözünü karartıp spotçuya gitti. Kart borcunu yatırmak için evden bir kez daha çıkmayı göze almıştı. Sandalyeyi aldı ve eve döndü. Gülümsüyordu. Sandalyeyi hemen masanın önüne koydu. İçeri gitti televizyonu açtı. Artık şartlar olgundu. Hadi gidip bir şeyler yapsındı. Çok durmadı bu konu üstünde. Daha internet yoktu. O yokken bir şey yapmak imkânsızdı. Hele bir bağlansın neler olacaktı neler. Üniversitenin hazırlık sınıfı bittiğinde, eve çıktığı zaman her gün bir şeyler üreteceğine inanmıştı. Şu an 3. Evinde oturuyordu. Okulun 5. Ve son yılıydı üstelik şehir değiştirmişti. O zamanlar ev lazımdı. Bir oda lazımdı. Bez dolabı vardı. 2 sene kullandı ama dolap lazımdı alınsa kendini iyi hissedecek ve üretecekti. Şu an net yoktu. 3 gün geçti ve şubeye gitti ve ona bir telefon numarası verildi. Arayınca şikâyetlerini dile getirmesini çünkü bunu yaparsa internet bağlantısının bir an önce yapılacağı söylenmişti. 3 hafta bekledikten sonra bu hamle de aslında duruma göre iyi sayılırdı. Telefon kulübesinden aradı açan yoktu. 1 kere daha denedi. Cevap yok. Sıkkın sıkkın eve dönüyordu ki bir haftadır almayı düşündüğü kalem pili almak için markete girdi. Eve geldi, pilleri taktı oda kokusuna. Pıssladı. Gülümsüyordu. Hadi ama artık daha ne olsundu. Çok düşünmedi bunun üzerinde. Televizyonu açtı. Maçlara bakıyordu. 7. Tekrarı vardı Ankaragücü Galatasaray maçının. Kazımın attığı golü izlerken artık tam o anda çimlerin hareketlerini bile ezberlemişti. Saat gece 3-4 civarı yatağına gitti. Aldı bilgisayarı kucağına ve dizi izlemeye başladı. 7ye doğru kapattı. Son bir kez filmlere baktı. Daha önceden izlediği rise of evil e bir göz atmak istedi.3 saatlik bir filmdi. Bazı sahnelerini izlemek istedi. Kapadığında 8 buçuk olmuştu. Geçen şu BBC belgesellerine bakmayı düşünmüştü. Açtı onu nasılsa 2-3 dakika izler sıkılır uyurdu. Kapadığında saat 9 buçuktu. Küfretti. Yattı. İkkunaprinsessayı severdi. Çok tatlı bir ezgisi vardı. Ama artık nefret ediyordu. Saat gene 11. Kalktı sabah rutinini tamamladı. Televizyon karşısında sızdı. Uyandı. Kendini dışarı attı. Telefon kulübesine gitti. Aradı. Bağırdı adama. Huyu değildi aslında ama olmuştu bir kere.akşamına net bağlanmıştı. Artık keyifliydi. Sonunda masanın başına geçti internete girdi saat 9du akşam. Tuvalete kalktı. Saate baktı tekrar oturduğunda. Sabahın 5i olmuştu. Daha erkendi birazdan yatardı. Daldı gitti. 7 olduğunu gördü. Kalktı yattı. Erken yattığı için iyi hissediyordu.
            Günler böyle geçti. Üretmemişti. Saçma sapan nette gezinmekten başka yaptığı bir şey yoktu. Kutsal bir törendeymişçesine birkaç yere iş başvurusu yapmıştı. Mail göndermişti ama bir haftadır kontrol etmemişti. Maillerine bakmayı bile erteliyordu. Aklına geldi. Baktı. Birinden cevap gelmişti. İstediği zaman görüşmeye çağırılmıştı. Sabahın 7siydi. Uyumadı duş aldı. Çıktı gitti. Ajansa gelmişti. Başvuru yaptığı kişinin müsait olduğunu öğrendi içeri girdi. Adam kalktı. Onu elemanların yanına götürdü. İşyerini tanıtacaktı iş arkadaşlarıyla tanışacaktı. Çalışılan kısıma geldiler fakat kapıda durdular. Adam yüzüne baktı.” Yerimiz kalmadı, gördüğün gibi tüm sandalyeler dolu. Senin için sandalye lazım. Aldığımızda seni ararız. “ dedi. 2 ay oldu. Arayan soran olmadı. Sanırım onlar da her işi toptan yapmayı seviyorlardı. Çok düşünmedi bunun üzerinde. Televizyonu açtı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder