3 Aralık 2011 Cumartesi

ÇIPLAK RUH

             Günün batmasına yakın açtı gözünü. Kendini verdiği hüznün kucağındaydı. Karanlığı severmiş gibi yapardı, bazen severdi. Gece, onun vazgeçilmesi en kolay fakat sanki vazgeçerse ıssızlığını kaybetme korkusuna yol açacağı için aslında en zor şey gibi görünürdü(!) İlk sigarasını yakmak için komodine uzandı. Güneş dinlenmeye çekilirken, nöbeti devralıyordu. Yıldızları yalnız bırakmamalıydı, yalnız olma pahasına. Hayali karakter gibi yaşamanın zorluklarını hissediyordu. Aslında bilirdi bir sebebi yoktu bunun. Sadece kendi ruhuna giydirmeye çalıştığı yaşamdı bu. Kimi zaman sıkıyordu. Ama zaman geçtikçe gevşemeye başladı. Tam oturacaktı üstüne bir süre sonra.  Bazen o hayatı çıkarıp üstünden, gündüzü giyerdi. O gevşemezdi. İnsanlar geçerdi gözünden sadece. Geçerdi giderdi. İstediği ile değil isteyen ile muhatap olurdu. Gündüz, gecenin acısını çıkarırdı hep. Geceleri yıldızlara yalnızlık masalı okumanın bedeli, gündüzleri bir sürü gereksiz insanın derdini bir masalmışçasına dinlemekti. Gibi yapmaktı esasında. Dinlerdi elbet. Anlatan ise anlattığını bir halt  sanardı. Severlerdi onu. Sevmek zorundaymış gibiydi sanki o da. Asıl dert ortağına koşmak istiyordu. Yıldıza. Yalnıza. Yalnızlığa. Gündüzü çıkardı üstünden. Çok sıkmıştı. Geceyi giydi. Damarlarında akan kanın hızlandığını hissetti. Özgür olduğunu hissetti dört duvar arasında. Duman yükselirken göz kapaklarına doğru, kırpmadı onları. Yansın istiyordu; yaşarsın. Hislerini kaybetmeye başladığını hissetti. Gece fısıldardı bazen. Gitme derdi. O da safça dinlerdi geceyi. Yakıştığını düşünüyordu. Olduğunu düşünüyordu. Gece ile sevişirdi bilmeden. Ama gece hep bırakır giderdi onu gündüzün kucağına. Kızamazdı. Ona kavuşmak için günü kovalardı, gün hızlı aksın diye uyurdu. Göz açıp kapayana kadardı. Uyansa bile uyur gibi yapardı. Gece geldi. En güzel kıyafetini giymişti gene. Gece onundu artık. Öyle sanıyordu. Tel tel dökülmeye başladığını fark edemiyordu. Gece, örtüyordu zararını. Gündüz onu sıkıyordu. Uyarıyordu aslında. Bırakmasını istiyordu onu. Aldırmadı. Duymamış bile olabilirdi. Yalnızlığının uğrak yeri olan yıldıza göz kırptığında gece ile gevşedi. Gevşedi. Özgürdü dört duvar arasında.
          Gündüz uyutmadı onu. Kalktı, yüzünü yıkadı çıktı. Hızlıca işini halledip günü yatağında sonlandırma telaşındaydı. Bir dükkanın camekanında gördü kendini. Ürktü. Girdapa dalmıştı sanki. Hayali karakter olmanın zorluğunu yaşıyordu. Hayal oluyordu. Tatlı, bir tadımlık hayal. Flulaştı her şey. Oturdu. Sebebini bilmeden ağladı ağladı. Kalktı döndü evine. Batarken gün, yakmıştı sigarasını. Yalnızlık görmüştü ateşi. Göz kırptı ona. Uzattı kıyafetini gene. Hissizce baktı döndü arkasını görmezden geldi. Geceliğini giydi. Uyudu.
        Gündüz çok heyecanlıydı. En güzel kıyafetini verdi ona. Başta sıktı biraz. Ama gevşeyecekti hissediyordu. Çıktı. Kapıyı kapadı. Yeni arkadaşına şöyle bir tebessüm etti. Hayata başlıyordu. Bilmediği… Heyecan duyduğu…

        Gece izliyordu onu. Kolay vazgeçmeyecekti. Beklemeye koyuldu…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder